Çok güzel şık bir mekan, servis gayet hızlı çalışanlar yakından ilgileniyor, sunumlar çok başarılı tabi lezzetlerde aynı şekilde iyi fiyatlar biraz pahalı ama değer
Müze ziyareti öncesi gittik cafe de paris soslu bonfile ve marul salatası tercih ettim,oldukça lezzetliydi. sunum,servis kusursuzdu.Ortam etkileyici kendinizi 1900lü yıllarda bir avrupa şehrinde gibi hissediyorsunuz.
Eşimle birlikte çok keyifli bir yemek yedik. Somon güzeldi ancak bonfile muhteşemdi. Âdeta Fransada bir restoranda yemek yermiş gibi hissediyorsunuz. Garsonumuzun güler yüzü kibarlığı ve hoş sohbeti de keyfimizi katladı. En kısa sürede yine ziyaret edeceğiz.
Inanilmaz! nasil guzel bir mekani getirmisler boyle! Biz yemek yemedik, ama sufle ve krem brule yememiz yetti. Elestrilebilecek hicbir sey yok. Mekan guzel, lezzetler birinci sinif. Fiyatlar abarti degil. Hizmet profesyonel. Arabanizi muzenin otoparkina birakabiliyorsunuz. Gozunuzun de midenizin de doyacagi bu yere, fransiz yemekleri ile tanismak icin kesinlikle gidilmesini tavsiye ediyorum. Herhangi birine yapacaginiz supriz bir yemek organizasyonu ile gonullerde taht kurmaniz garanti 😉
Mekan çok güzel ama menüsü sınırlı ve oldukça pahalı.Somon balık yedim aman aman bir lezzeti yoktu.Ortamın güzelliginden dolayı gidilebilir.
Yemekleri saraplari ve servisiyle kesinlike cok iyi. Ambiyans sizi bir centilmen olmak icin zorluyor. Fiyat performans orani en iyi yerlerden.
Bar Bar Rossa ya gidelim diye gitmiştik ama kapalı olunca buraya geçtik ama iyi ki geçmişiz.. Çok özel bir yer.. Yediğimiz yemekten, servis ekibinden ve ortamdan çok keyif aldık.. Hafta içi olduğu için midir bilmem oldukça sakindi ve bu sakinlik de hoşumuza gitti. Keyifli Fransız müzikleri ile yemeklerimizi yedik içimiz huzur doldu..
Güzel fransız bir cafe/restaurant, yemekleri çok lezzetli özellikle günlük çorbo chicken cordon bleu harika.özellikle mekanın müze içinde yer alması çok güzel.
Cafe du Levant'dayiz. Sogan corbasi ve boeuf bourguignon yedim ikisi de cok lezzetliydi. Ortam cok sicak ve samimi; " Parisien". Garson bey tam bir beyefendi. Eski tadi kalan nadir yerlerden biri.
(Porselenler yenilenebilir:))
Cafe du Levant, hafızamın silik dehlizlerine, 1994 senesinde ilk defa Creme Brulee yediğim lokanta olarak nakşolmuş sevgili okurlar. Sonrası biraz karanlık. Bölgeye az uğramış olmamın da etkisi olabilir, ilk açıldığında çok popüler olan bu mekanın zamanla sahnelerden ağır ağır kopması da bir sebep olarak kabul edilebilir.
Tarihi bir binanın içinde, Haliç kıyısında, Rahmi Koç Müzesi‘nin tam karşısındaki Lengerhane’nin (Osmanlılarda gemiyi sabitlemek için denize atılan zincir ve ucundaki çapaya Lenger, bunların yapıldığı yere ise Lengerhane denilmiştir.) yanında, yıllar sonra karşıma çıkan bu lokantayı yazmak güzel bir duygu olacak.
Cafe du Levant”ın kapısından girdiğinizde kendinizi Paris’te hissediyorsunuz. Romantik, eşya anlamında kalabalık ama uyumlu bir dekorasyon kucaklıyor sizi. Fransa’dan özel olarak getirilen antikalar, duvarları süsleyen eski bistro afişleri, antika çanta ve şapka koleksiyonları restoranın her köşesini süslüyor. Fonda çalan şansonları da buna eklerseniz, burada geçirdiğiniz birkaç dakikadan sonra İstanbul’da olduğunuzu handiyse unutuveriyorsunuz. Ve inanın bana, bu çok güzel bir duygu.
İşletmesi Divan tarafından yapılan Cafe du Levant, tanıyıp bildiğimiz Divan kalitesine sahip, ama Divan’dakinden çok farklı bir menü ile şaşırtıyor bizi. Biraz iddialı ama, gerçekten Fransa’da yediğinizde, klasik bir lokantada nelerle karşılacaksanız burada da onlar var. Fusion yok, deneme yok, serüven yok. Kalite ve yüzlerce yılın geleneği var. O yüzden, tercihinizi yaparken bunu göz önüne almalısınız. Cafe du Levant‘ı tanımlayan iki kelime: Klasik ve Fransız! Başka bir deneyim arıyorsanız yanlış yerdesiniz.
Bir Fransız lokantasına gittiğimde, hiç tereddüt etmeden sipariş ettiğim ilk tabak Soğan Çorbası olur. Burada da aynını yaptığımı tahmin edersiniz. Sunumundan lezzetine dört dörtlük bir soğan çorbası indirdim mideye. Her zamanki dalgınlığımla üzerine rendeledikleri peynirin ne olduğunu not etmeyi unutmuşum. Ama Fransız menşeli harika bir peynir olduğunu vurgulamalıyım. Türk insanına ters gelse de, bu çorbanın sağlıklı, doyurucu bir yanı da var. Tavsiye ediyorum kesinlikle.
Ve tabii ki Et Tartar ikinci sipariş ettiğim tabak olur bir Fransız lokantasında. (Kaz ciğeri ile çekişir, onu söylemeliyim) Cafe du Levant’da da enfes bir tatar yediğimin altını çizeyim. Bendeniz tartarı kaşık kaşık yiyen bir ecdanın torunu olmaktan mütevellid, kolesterolüm tavan yapana, kan yüzüme hucum edene, tansiyonum alarm verene kadar tartar indirebilirim mideye. Bu lokantada gerçekten çok başarılı yaptıklarını itiraf etmeliyim.
Rokfor, brie, gravyer gibi peynirlerin arz-ı endam eylediği bir Fransız Peynirleri Tabağı, Portakallı Mercimek Salatası, hafif ama dengeli tadıyla iyi bir başlangıç olduğunu düşündüğüm Brie Dampling (börek) gibi yemekler de deneyimledim.
Ara sıcak faslında Quiche Lorraine geldi masaya. Kiş söz konusu olduğu zaman Lorraine, Alcace, Vosgienne gibi ayrımlar var literatürde. Lorraine’in içinde jambon olduğunu söyleyebilirim. Gayet hafif ve lezzetliydi burada tadına baktığım. Ama bir ara sıcak olmaktan ziyade ana yemek gibi de doyurucuydu. O bakımdan sipariş ederken bir denge gözeterek dikkatli olmanızı öneririm.
Ana yemek olarak Beef Bourguignon yedim ve Nirvana’ya ulaşıverdim aniden. Dana eti parçalarının dökme demir tencerede kırmızı şarap ve soğan, sarımsak, ve çeşitli otlarla pişirilmesi ile hazırlanan, kısık ateşte uzun sürede pişirilen bu yemek kimilerine ağır gelse de, benim için çok yerinde bir seçim oldu.
Alternatif olarak Kaya Tuzunda Levrek ya da Bouillabaisse (buyabes) alabilirsiniz sevgili dostlar. Fransa’nın güneydoğu sahilinde bulunan, ikinci büyük şehri ve en büyük limanı olan Marsilya’ya ait geleneksel bir yemektir Bouillabaisse ve içinde pişmiş balık, kabuklu deniz hayvanı ve sebze çeşitleri bulunan bir çorba diye de nitelendirebiliriz. Cafe du Levant’da levrekli versiyonu vardı.
Tatlı olarak da Crepe Suzette ile güzel bir final gerçekleştirdim Cafe du Levant’da. Beef Bourguignon’un tuzlu ve saldırgan lezzetinden sonra hafif tatlımsı bir krep ile denge kurmak çok yerinde oldu diyebilirim.
Sonuç: Gerçek Fransız, gerçek klasik, gerçek Paris atmosferi! Bunları deneyimlemek için az sayıda adresten birisi Cafe du Levant. Yolunuz düşerse oralara gidin diyeceğim, ama muhtemelen düşmez, o yüzden gerçekten Fransız yemeği yemek istiyorsanız, bir zahmet harekete geçin, yola çıkın ve burayı ziyaret edin derim.
An error has occurred! Please try again in a few minutes