Sevmiyorum. Doymak ve hayatta kalmak için yiyen, her lokmasının hesabını yapan, her yediğini yakmak için soluğu hemen sporda alan, boğazından geçen her lezzetli yemek için suçluluk duyan, sürekli sağlıklı yaşam kitapları okuyan, et yemekten korkan, her çıkan yeni diyetin peşinden koşan, rakıyı anlamayan, iki gün üstüste içemeyen, içtiği zaman “fazla kaçırdık” diye tutturup yavaş yavaş önündeki içkiyi mundar eden, kebaptan keyif alamayan, mangaldan korkan, sağlıklı yemekle lezzetli yemeği birbirine karıştıran, yemeğine tuz yerine limon koyan insanları sevmiyorum. Hayatın sessiz sakin oturup robensonvari bir bönlükle manzara seyretmek olduğu zanneden, “keyif”le uyuşukluğu birbirine karıştıran şahıslarla anlaşamıyorum. Mangal yaptığında tavuk yiyen, meyhaneye gittiğinde beyaz şarap içen, dışarda yemeğe gidip masayı zeytinyağlılarla donatan kişilerle aynı bakamıyorum dünyaya. Bourdain’in dediği gibi, “Tavuğun yemek olmadığı”na inanan bir insanım ben, GDO’nun duacısı bir kimseyim bizleri tavuktan bir nebze uzaklaştırdığı için. Meyhaneye gittiğimde Kulüp rakısı içerim. Mangal yaptığımda sucuk ve pirzola olmazsa bir yanım eksik kalır. Karatay ve mağara adamı diyetlerini Hitler’in “Mein Kampf”ı kadar anlamlı ve doğru buluyorum. Hayata pozitif ve hep olumlu bakalım, inançlı olalım, sevdiklerimizle güzel ilişkiler kuralım gibi konulara katılmakla birlikte, bol kanlı ve kalın bir dana pirzolasını yediğimde, her türlü huzurlu yaşantıyı unutup, eşi benzeri olmayan keyiflere dalan bir kimseyim ben. O an yanımda kimse olmasa da olur, iyi ilişkiler kurmasam da yaşarım. Daha doğrusu tek iyi ilişkim o kanlı pirzolayla o an benim. İşte salt bu sebeple, büyük bir keyifle yemeklerini mideye indirdiğim Hükümdar Sofrası Mangalbaşı’nın tanıtım fotoğrafı olarak yukarıdaki çiğ et görüntüsü koydum. Zira bu çiğ et görüntüsü bile benim ağzımın sularını akıtıyor. Anlayın bunu istedim…
Lafı uzatmayalım. Ataşehir’e yolunuz düşerse ve eğer canınız dolu dolu et yemek istiyorsa ve eğer eti kendiniz pişirmek size zevk veren bir durumsa ve tabii ki, yanında güzel mezeler yemek ve buz gibi rakı hüpletmek de ajandanızda varsa, size bir sır vereyim.: “Hükümdar Sofrası” adlı lokanta tam olarak sizin gitmeniz gereken bir yer.
Batı Ataşehir bölgesinde, Palladium AVM’sini bulduğunuz anda Hükümdar Sofrası’nı da bulmuşsunuz demektir. Batı Ataşehir’den geliyorsanız, Palladium’un önündeki göbekten sağa sapın, birazcık ilerleyin, sağ kolda mekanın girişini göreceksiniz.
Bendeniz her masada mini ocakbaşılar olan mekanların yabancısıydım buraya gelene dek. Bunu da belirtmem gerekiyor. Lakin nice zamandır istediğim bir şeydi böyle bir lokantada bulunmak. Arkadaşlardan, eş dosttan ve basında takip ettiklerimden bildiğim kadarıyla kentimizde bu tarz işletmeler hızla artmaktaymış ve seveni de hayli bolmuş. Ben de bu anlamda ilk deneyimimi Hükümdar Sofrası’da yaşadım.
Ne deneyim ama !
Mekan hayli büyük. Ama rezervasyon yaptırın bence. Hafta arası gitmemize rağmen doluydu. Ben havanın nispeteden serin olduğu bir dönemde gittim, ama şimdi bahçesinde oturmak güzel bir fikir olacaktır. Bunu yaşamak için de ayrıca bir defa daha gideceğim buraya.
Servis gayet iyi, güzleryüzlü, süratli; garsonlar bilgili ve yönlendirici. Bunu seviyorum. Ne yiyeceğinizi düşündüğünüz zaman sizi doğru yönlendiren ve ellerindeki her şeyi satmaya çalışmayan garsonların her daim başımın üzerinde yeri var.
Mekanın adında aile mangalbaşı gibi bir tanımlama var, ama böyle düşünmeyin, biz erkek grubu olarak gittik ve çok rahat oturduk. Mini ocakbaşı modelinin yapısı gereği, masalar arasında ciddi açıklık ve hareket alanı var. Kimse birbirini rahatsız etmiyor.
Yemeklere gelince. Nacizane önerim, ete abanmadan önce masaya gelecek mezelerin sayısını sınırlı tutun, çok ekmek yemeyin, kendinizi erken bir vakittte, gereksiz yere doyurmayın. Çünkü yemek uzun ve dolu olacak !
Bizim yaptığımız gibi ölçülü olun mekana gittiğiniz zaman. Biraz acılı ezme, hafif muhammara, azıcık haydari, kararında patlıcan salatası, havuç salatası, çoban salata, beyaz peynir söyleyin, ekmeklerinizi mangalda kızartmaya başlarken, rakı ve şalgam suyu ile sohbetin ilk adımlarını atın. Tüm mezelerden çatal ucu ile alırken (tırtıklarken), kızarmış ekmeğinizi salatanın suyuna şamandıra yapın. O arada gelen, domates, biber ve soğanı mangala verip güzel güzel pişmeye bırakın. Ama sakın sohbete dalıp onları arada çevirmeyi ihmal etmeyin. Etler geldiği zaman domates, biber, soğanın ne kadar önemli olduğunu anlayacaksınız çünkü. Haydari ve acılı ezme keyifli ve güzel mezeler, bunu unutmayın. Patlıcan salatası standart, beyaz peynir özenle seçilmiş, domatesler bostandan. Rakınızı, mangaldan uzak tutmanızı öneririm. Buzlar hemen eriyor, rakı ısınıveriyor. Şaşırıp kalıyor insan. Ve bütün bunlar olurken ete geliyor aniden sıra…Biz burada terbiyeli şiş, beyti, pirzola, kaburga, biftek yedik. Bu saydıklarımdan bazılarını ikişer defa sipariş ettiğimizi utanarak eklemem gerekiyor. Durmadan dinlenmeden, inanılmaz bir sohbet eşliğinde patlayana kadar yedik.
Ve bu çok güzeldi…
Ve sevgili dostlar, denecek bir şey var mı bu fotoğrafları gördüğünüzde? Hem uzun uzun yazmayacağım bu sefer. Keyfine varın bu mekanın. Güzel güzel pişirin etleri. Çok kavurmayın ama. Ayrıca sohbete dalıp unutmayın onları mangalda. Benim favorim her zamanki gibi kaburga oldu. Bunu söylemeden edemeyeceğim. Ayrıca beyti, beklemediğim kadar güzeldi. Öte yandan terbiyeli şiş damakta dans eden bir yumuşaklığa sahipti. Her lokmada daha büyük bir keyif alıp gözlerimi kapadım bunları mideye indirirken. Çok yemek, insanın karının şismesi, masadan kalkarken zorlanmak ayıp şeyler değil bence. Bunların hepsini yaşadım Hükümdar Sofrası’nda. Ve inanın bana, daha çok yenebilecek et cinsi varken, belirli bir noktada doyduğumuza kanaat getirip kalktık.
İşte bu yüzden ve açık kısmını da görebilmek için buraya bir kez daha gelecek, belki ilk defasında tadamadıklarımı tatma şansına sahip olacağım. Beki bunları da sizinle bu blogun sayfalarında yine paylaşabilirim.
Hükümdar Sofrası’nda en önemli olaylardan biri, insana lezzetli yemek yeme fırsatı tanımasının yanı sıra, aynı zamanda o yemeği büyük bir keyifle pişirme imkanı da vermesi.
Ayrıca Bakırköy’de bir şubesi olduğunu da öğrendiğimi eklemek isterim. Bizi bu lokantayla tanıştıran İsmail Çelik’e teşekkürü borç biliyorum. O olmasaydı bu keyifli yemeği yiyemeyecektik.
Sözün özü, bu deneyimi yaşamak istiyorsanız, aşağıdaki iletişim bilgilerine bakmanız yeterli. Afiyet olsun sevgili dostlar…
-----07 Jun, 2013-----
Sevmiyorum. Doymak ve hayatta kalmak için yiyen, her lokmasinin hesabini yapan, her yedigini yakmak için solugu hemen sporda alan, bogazindan geçen her lezzetli yemek için suçluluk duyan, sürekli saglikli yasam kitaplari okuyan, et yemekten korkan, her çikan yeni diyetin pesinden kosan, rakiyi anlamayan, iki gün üstüste içemeyen, içtigi zaman "fazla kaçirdik" diye tutturup yavas yavas önündeki içkiyi mundar eden, kebaptan keyif alamayan, mangaldan korkan, saglikli yemekle lezzetli yemegi birbirine karistiran, yemegine tuz yerine limon koyan insanlari sevmiyorum. Hayatin sessiz sakin oturup robensonvari bir bönlükle manzara seyretmek oldugu zanneden, "keyif"le uyusuklugu birbirine karistiran sahislarla anlasamiyorum. Mangal yaptiginda tavuk yiyen, meyhaneye gittiginde beyaz sarap içen, disarda yemege gidip masayi zeytinyaglilarla donatan kisilerle ayni bakamiyorum dünyaya. Bourdain'in dedigi gibi, "Tavugun yemek olmadigi"na inanan bir insanim ben, GDO'nun duacisi bir kimseyim bizleri tavuktan bir nebze uzaklastirdigi için. Meyhaneye gittigimde Kulüp rakisi içerim. Mangal yaptigimda sucuk ve pirzola olmazsa bir yanim eksik kalir. Karatay ve magara adami diyetlerini Hitler'in "Mein Kampf"i kadar anlamli ve dogru buluyorum. Hayata pozitif ve hep olumlu bakalim, inançli olalim, sevdiklerimizle güzel iliskiler kuralim gibi konulara katilmakla birlikte, bol kanli ve kalin bir dana pirzolasini yedigimde, her türlü huzurlu yasantiyi unutup, esi benzeri olmayan keyiflere dalan bir kimseyim ben. O an yanimda kimse olmasa da olur, iyi iliskiler kurmasam da yasarim. Daha dogrusu tek iyi iliskim o kanli pirzolayla o an benim. Iste salt bu sebeple, büyük bir keyifle yemeklerini mideye indirdigim Hükümdar Sofrasi Mangalbasi'nin tanitim fotografi olarak yukaridaki çig et görüntüsü koydum. Zira bu çig et görüntüsü bile benim agzimin sularini akitiyor. Anlayin bunu istedim...
Lafi uzatmayalim. Atasehir'e yolunuz düserse ve eger caniniz dolu dolu et yemek istiyorsa ve eger eti kendiniz pisirmek size zevk veren bir durumsa ve tabii ki, yaninda güzel mezeler yemek ve buz gibi raki hüpletmek de ajandanizda varsa, size bir sir vereyim.: "Hükümdar Sofrasi" adli lokanta tam olarak sizin gitmeniz gereken bir yer.
Bati Atasehir bölgesinde, Palladium AVM'sini buldugunuz anda Hükümdar Sofrasi'ni da bulmussunuz demektir. Bati Atasehir'den geliyorsaniz, Palladium'un önündeki göbekten saga sapin, birazcik ilerleyin, sag kolda mekanin girisini göreceksiniz.
Bendeniz her masada mini ocakbasilar olan mekanlarin yabancisiydim buraya gelene dek. Bunu da belirtmem gerekiyor. Lakin nice zamandir istedigim bir seydi böyle bir lokantada bulunmak. Arkadaslardan, es dosttan ve basinda takip ettiklerimden bildigim kadariyla kentimizde bu tarz isletmeler hizla artmaktaymis ve seveni de hayli bolmus. Ben de bu anlamda ilk deneyimimi Hükümdar Sofrasi'da yasadim.
Ne deneyim ama !
Mekan hayli büyük. Ama rezervasyon yaptirin bence. Hafta arasi gitmemize ragmen doluydu. Ben havanin nispeteden serin oldugu bir dönemde gittim, ama simdi bahçesinde oturmak güzel bir fikir olacaktir. Bunu yasamak için de ayrica bir defa daha gidecegim buraya.
Servis gayet iyi, güzleryüzlü, süratli; garsonlar bilgili ve yönlendirici. Bunu seviyorum. Ne yiyeceginizi düsündügünüz zaman sizi dogru yönlendiren ve ellerindeki her seyi satmaya çalismayan garsonlarin her daim basimin üzerinde yeri var.
Mekanin adinda aile mangalbasi gibi bir tanimlama var, ama böyle düsünmeyin, biz erkek grubu olarak gittik ve çok rahat oturduk. Mini ocakbasi modelinin yapisi geregi, masalar arasinda ciddi açiklik ve hareket alani var. Kimse birbirini rahatsiz etmiyor.
Yemeklere gelince. Nacizane önerim, ete abanmadan önce masaya gelecek mezelerin sayisini sinirli tutun, çok ekmek yemeyin, kendinizi erken bir vakittte, gereksiz yere doyurmayin. Çünkü yemek uzun ve dolu olacak !
Bizim yaptigimiz gibi ölçülü olun mekana gittiginiz zaman. Biraz acili ezme, hafif muhammara, azicik haydari, kararinda patlican salatasi, havuç salatasi, çoban salata, beyaz peynir söyleyin, ekmeklerinizi mangalda kizartmaya baslarken, raki ve salgam suyu ile sohbetin ilk adimlarini atin. Tüm mezelerden çatal ucu ile alirken (tirtiklarken), kizarmis ekmeginizi salatanin suyuna samandira yapin. O arada gelen, domates, biber ve sogani mangala verip güzel güzel pismeye birakin. Ama sakin sohbete dalip onlari arada çevirmeyi ihmal etmeyin. Etler geldigi zaman domates, biber, soganin ne kadar önemli oldugunu anlayacaksiniz çünkü. Haydari ve acili ezme keyifli ve güzel mezeler, bunu unutmayin. Patlican salatasi standart, beyaz peynir özenle seçilmis, domatesler bostandan. Rakinizi, mangaldan uzak tutmanizi öneririm. Buzlar hemen eriyor, raki isiniveriyor. Sasirip kaliyor insan. Ve bütün bunlar olurken ete geliyor aniden sira...Biz burada terbiyeli sis, beyti, pirzola, kaburga, biftek yedik. Bu saydiklarimdan bazilarini ikiser defa siparis ettigimizi utanarak eklemem gerekiyor. Durmadan dinlenmeden, inanilmaz bir sohbet esliginde patlayana kadar yedik.
Ve bu çok güzeldi...
Ve sevgili dostlar, denecek bir sey var mi bu fotograflari gördügünüzde? Hem uzun uzun yazmayacagim bu sefer. Keyfine varin bu mekanin. Güzel güzel pisirin etleri. Çok kavurmayin ama. Ayrica sohbete dalip unutmayin onlari mangalda. Benim favorim her zamanki gibi kaburga oldu. Bunu söylemeden edemeyecegim. Ayrica beyti, beklemedigim kadar güzeldi. Öte yandan terbiyeli sis damakta dans eden bir yumusakliga sahipti. Her lokmada daha büyük bir keyif alip gözlerimi kapadim bunlari mideye indirirken. Çok yemek, insanin karinin sismesi, masadan kalkarken zorlanmak ayip seyler degil bence. Bunlarin hepsini yasadim Hükümdar Sofrasi'nda. Ve inanin bana, daha çok yenebilecek et cinsi varken, belirli bir noktada doydugumuza kanaat getirip kalktik.
Iste bu yüzden ve açik kismini da görebilmek için buraya bir kez daha gelecek, belki ilk defasinda tadamadiklarimi tatma sansina sahip olacagim. Beki bunlari da sizinle bu blogun sayfalarinda yine paylasabilirim.
Hükümdar Sofrasi'nda en önemli olaylardan biri, insana lezzetli yemek yeme firsati tanimasinin yani sira, ayni zamanda o yemegi büyük bir keyifle pisirme imkani da vermesi.
Ayrica Bakirköy'de bir subesi oldugunu da ögrendigimi eklemek isterim. Bizi bu lokantayla tanistiran Ismail Çelik'e tesekkürü borç biliyorum. O olmasaydi bu keyifli yemegi yiyemeyecektik.
Sözün özü, bu deneyimi yasamak istiyorsaniz, asagidaki iletisim bilgilerine bakmaniz yeterli. Afiyet olsun sevgili dostlar...
http://lokantalarim.blogspot.com/2013/05/hukumdar-sofras.html
An error has occurred! Please try again in a few minutes