Gezi, benim uzun senelerdir pastanesine ve lokantasına değer verdiğim, arada sırada uğradığım, genel olarak da hem havasından, hem yemeklerinden memnun kaldığım bir işletmeydi. Bir süredir tadilatta olduğunu bildiğim, önünden geçerken gördüğüm mekana, geçenlerde bir ziyaret yapma şansım oldu.
Gezi İstanbul Brasserie, bildiğimiz brasserie konseptinde sunduğu, “dünya mutfağı” ürünü sayılabilecek ürünler haricinde, üst katında yer alan “Garlic” isimli lokantasında, daha çok fine dining konseptine uygun yemekler servis ediyor. Benim deneyimlediğim tadım menüsü, bu iki bölümün karması gibiydi diyebilirim. Hem brasserie’den, hem de Garlic’ten yemekler vardı.
Bilenler bilir, Gezi İstanbul Brasserie‘nin hem açık, hem de kapalı alanı gayet geniştir. Eh, şimdi yaz mevsimi olduğuna göre, hiç düşünmeden -eğer bulabilirseniz- açık kısmında oturmanızı öneririm. Püfür püfür Taksim havasını içinize çekerek, gayet keyifli bir yemek yiyeceğinizi garanti ediyorum.
Mekanın iç bölgesi de, yer yer, eski dekorasyondan esintiler taşıyor diyebilirim. Özellikle, eskiden beri çok hoşuma giden, yerdeki süslü taşlara hayranlığımı gizleyemeyeceğim. Üst kata, Garlic’e çıkarsanız eğer, özellikle kış günlerinde güzel yemekler yiyebileceğiniz seçkin bir ortam yaratıldığını görebilirsiniz.
Lokasyonu, ortamı ve servisi son kertede başarılı bir lokantadan bahsediyorum size. Daha önceki yazılarımı okuduysanız, genelde bir mekanı ele alırken, öne çıkan özelliklerini övdüğümü, çok da parlak olmayan kısımlarını biraz geri planda bıraktığımı fark edersiniz. Ben genellikle yazılarımda “sevdiklerimi” anlatmayı, “hoşlanmadıklarımı” yermeye tercih eden bir tarza sahibim. Zaman zaman kantarın topuzunu kaçırıp bazı işletmelere giriştiğim doğrudur. Muayyen günümde olduğumu düşünebilirsiniz böyle vakitlerde.
Gezi İstanbul Brasserie, nadiren de olsa karşıma çıkan, ne yaptığını bilen lokantalardan birisi. Olmaktan en çok keyif aldığım coğrafi bölgede, açık havada, çok güzel yemekler servis ediyor. Bu yemeklerin Şef Gökhan Sorguç‘un maharetli ellerinden çıktığını da unutmadan ilave edelim bu noktada.
Tadım menüsünün ilk durağında Burrata Peyniri vardı Gezi İstanbul Brasserie‘de. Izgara tava ekmeği, zeytin ezmesi, cherry domates, siyah zeytin, kırmızı soğan, taze baharat salatası, fesleğen ve çektirme balzamik ile servis edilen bu güzellik, bana kalırsa açılış için çok yerinde bir seçim. Burratalarının günlük olarak Gezi İstanbul Brasserie için özel olarak üretildiğini, kullanılan sütün İzmir’den geldiğini, Burrata’nın altında servis edilen ekşi maya köy ekmeğinin mekanın kendisi tarafından üretildiğini ve unu özel olarak Konya’dan getirttiklerini belirtmeden geçmeyelim.
İkinci sırada Asya Salatası ve Atom Karides süsledi masamızı. Hafif acılı atom sosla harmanlanmış, öncesinde panelenmiş karidesler, yerinde acısıyla çok hoşuma gitti.. Açık konuşmak gerekirse bir P.f. Changs esintisi kapladı karidesler geldiği zaman ortamı. Bana kalırsa, bu yemek iştah açıcı, ya da bir girizgah olarak ele alınmamalı. Ben Gezi İstanbul Brasserie‘ye gelip, hiç düşünmeden bu devasa karideslerden sipariş edip keyfime bakabilirim normal bir günde. Çok sevdim!
Bir sonraki durağımız avokado püresi ve soya sos ile servis edilen Sarı Yüzgeç Tuna Tartar idi. Avokado püresinin ipeksi dokusundan mı, tuna tartarın insanın tansiyonu sıçratan enerjisinden mi, yoksa en tepedeki çıtır soğanların insanı baştan çıkartan lezzetinden mi bahsetsem bilemiyorum. Gezi İstanbul Brasserie‘de yediğim en güzel şey buydu bana kalırsa. Yani güzeller arasında en güzeliydi!
Son dönemin yükselen değerlerinden birisi olan Trüflü ve Parmesanlı Patates Kızartmasının, hafif acılı bir sosla sunulduğunu da ekleyelim. Patates kızartması severler için bir ziyafet olacağını düşündüğüm bu çalışmanın, iyi bir hamburger için harika bir “yancı” olacağını belirtmemde fayda var.
Sıra ana yemeğe geldiğinde ise soluğumu tutup bekledim, zira iki tane çok sevdiğim kavramın bir araya geldiği, Kuzu İncik ve Basmati Pilavını getirdiler masaya. Uzun uzun pişirilmiş, çatalı dokundurduğunuzda dağılan incik ve tane tane, her bir pirincin tadını alabildiğim Basmati pilavına da tam not verdim. Gezi İstanbul Brasserie’ye giderseniz bu yemeği mutlaka denemelisiniz sevgili dostlar!
Tatlı faslında ise Profiterol ve sıcak çikolata soslu Brownie getirdiler. Her ikisinde de Callebaut çikolatası kullanıldığını ve bu ürünün dünyanın en üst kalitedeki çikolatalarından birisi olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Yoğunluğu ve kıvamı ile yerken damağımda güller açtırdı resmen.
Sonuç: Çok keyif aldım! Beklemediğim kadar keyif aldım! Bana isminde “Brasserie” geçen bir mekandan çok daha fazlasını sunan harika bir lokanta ile karşılaştım. Emeği geçenleri tebrik ediyor, gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum Gezi İstanbul Brasserie’ye !
An error has occurred! Please try again in a few minutes